-
1 hatır sormak
справля́ться о чьём-л. самочу́вствии / здоро́вье -
2 hatır sormak
to ask after -
3 hâl hatır sormak
справля́ться о чьём-л. здоро́вье, спра́шивать о самочу́вствии -
4 hal hatır sormak
to inquire after sb's health -
5 hatır
hatır1 Gedächtnis n;-in hatırıma gelmek: sorduğunuz hatırıma gelmiyor ich komme nicht darauf, was Sie fragten oder ich kann mir nicht denken, was Sie meinen;… hatırımda … habe ich behalten;hatırında kalmak (oder tutmak) behalten, sich entsinnen (G);hatırımda kaldığına göre soweit ich mich erinnere;-in hatırından çıkamamak jemandem (eine Bitte) nicht abschlagen können;hatırından geçmemek sich nicht erinnern können (an A)hatır2 Achtung f, Respekt m; Gefühl n, Ehrgefühl n, Innere(s); Befinden n;-i hatır almak jemanden freundlich stimmen;hatır gönül bilmemek (oder saymamak) kompromisslos sein;hatır(ı) için um (seinet)willen, aus Rücksichtnahme (auf ihn);hatır(ı) kalmak böse sein, gekränkt sein;hatır senedi ÖKON Gefälligkeitsakzept n;hatır sormak nach jemandes Befinden fragen;-in hatırını hoş etmek jemandem Freude machen; jemanden achten;-in hatırını kırmak jemanden kränken;hatırını saymak jemandem Ehre erweisen -
6 hatır
1) па́мятьhatırından çıkmak — вы́лететь / вы́скочить из головы́, запа́мятовать
hatırına bir şey gelmesin — не поду́май ничего́ плохо́го
hatırına gelmek — вспо́мнить
hatırına getirmek — напо́мнить кому
hatırında kalmak — сохраня́ться в па́мяти
hatırında olmak — по́мнить, не забыва́ть
hatırlarda olmak — остава́ться в па́мяти люде́й
hatır[ın]da tutmak — держа́ть в голове́, сохраня́ть в па́мяти
hatırdan uzak tutmamak — не забыва́ть
2) уваже́ние (оказываемое кому-л.); почти́тельное отноше́ние, почте́ниеhatır etmek — уважа́ть, ока́зывать уваже́ние
gönül bilmemek / saymamak / tanımamak — а) вести́ себя́ гру́бо / неуважи́тельно; б) не счита́ться с чьим-л. мне́нием
hatırını hoş etmek — ува́жить, доста́вить уваже́ние
hatırını saymak — пита́ть уваже́ние к кому; почита́ть кого
••- hatır ve hayale gelmemekhatır için çip tavuk yenir — посл. из уваже́ния мо́жно да́же сыру́ю ку́рицу съесть
- hatırı kalmak
- hatırını kırmak
- hatır sormak -
7 hatır
hatır s1) Gedächtnis nt\hatır ve hayale gelmemek nicht vorstellbar seinbir şeyi sırf \hatır için yapmak etw aus reiner Gefälligkeit tunbir kimsenin/şeyin \hatırı için jdm/etw zuliebebirinin \hatırını sormak nach jds Befinden fragen -
8 hatır
1. memory, mind. 2. one´s feelings, one´s sensitivities. 3. sake. 4. influence, consideration, weight, the consideration that one person expects from another. - almak to please someone. - belası burdensome obligation undertaken out of respect or friendship for someone. -ına bir şey gelmesin. colloq. Don´t misunderstand me./I don´t mean to imply anything bad. -ından çıkamamak /ın/ to consent to something rather than offend (a friend). -dan çıkarmak /ı/ to forget. -ından çıkarmamak /ı/ to keep in mind, continue one´s concern for. -ından çıkmamak to keep coming to one´s mind. -ından geçmemek 1. not even to think of. 2. /ın/ to do something rather than disappoint (someone). -ına gelmek to occur to one, come to one´s mind. -a getirmek /ı/ (for something) to remind someone of (something). -a gönüle bakmamak not to let one´s consideration for someone prevent one from doing what is right. - gönül bilmemek/saymamak/tanımamak 1. not to let one´s consideration for someone prevent one from doing what is right. 2. not to consider the feelings of others. -a (ve hayale) gelmemek (for a possibility) not even to occur to one. -ını hoş etmek /ın/ to please (someone). - için as a favor to someone. - için çiğ tavuk (da) yenir. proverb A person will do difficult or unpleasant things in order to please others. -ı için for the sake of, because of. -ı kalmak to feel hurt or offended. -ında kalmak to remember. -ını kırmak /ın/ to hurt (someone´s) feelings, offend. -ında olmak to have in mind, not to have forgotten. -ı sayılır 1. considerable. 2. respected. -ı sayılmak 1. to have influence and weight. 2. to have one´s feelings respected. - saymak to show one´s respect, show one´s esteem. -ını saymak /ın/ to show one´s respect for (someone) (by one´s action). - senedi accommodation bill. - sormak /a/ to ask (someone) how he is, ask after/about (someone). -ında tutmak /ı/ to remember, keep (something) in mind. -ından ve hayalinden geçmemek (for something) not even to cross (one´s) mind. - yapmak to please someone. -ım yok mu? Don´t I count for anything?/Have I no weight or influence? -
9 hâl hatır
-
10 احوال پرسيدن
hatır sormak -
11 hoşbeş
1. تحاور [تَحَاوُر]2. حوار [حِوَار]3. محادثة [مُحَادَثَة]4. محاورة [مُحَاوَرَة]5. مخاطبة [مُخَاطَبَة] -
12 Befinden
Befinden <-s> nt1) hatır; ( Gesundheitszustand) sağlık durumu;nach jds \Befinden fragen birinin hatırını sormak, birine hâl hatır sormak;wie ist das \Befinden des Patienten? hastanın (sağlık) durumu nasıl? -
13 ask after
hatırını sormak, sağlığını sormak* * *(to make inquiries about the health etc of: She asked after his father.) hâl hatır sormak -
14 hâl
- li1) состоя́ние; положе́ние, обстоя́тельстваhâlden anlamak / bulmak — входи́ть в чьё-л. положе́ние, сочу́вствовать кому
kimse hâlin nedir demedi — никто́ не сказа́л "что с тобо́й"
hâli neye varacak? — что ста́нет с ним?
sıhhî hâl — состоя́ние здоро́вья
onun her hâli iyidir — у него́ всё в поря́дке
2) вид; мане́ра; о́браз де́йствийhâlini almak — превраща́ться во что, принима́ть какой-л. вид
münakaşa gitgide kavga hâlini aldı — спор постепе́нно перешёл в ссо́ру
hâline gelmek — приня́ть вид кого-чего; стать похо́жим на кого-что
hâli perişan — а) жа́лкое состоя́ние (кого-л.); б) несча́стный / жа́лкий вид
bir hâl takınmak — принима́ть какой-л. вид, прики́дываться
bu hâlde, bu hâl ile — а) в тако́м состоя́нии; б) в тако́м ви́де
bu ne hâl böyle? — а) что э́то за вид?; б) что с ва́ми?
heyecanlı olduğu her hâlinden belliydı — по всему́ бы́ло ви́дно, что он взволно́ван
kendi hâlini görsün — пусть [он] на себя́ посмо́трит
ne hâle geldi — до чего́ / до како́го состоя́ния он дошёл
onun her hâli sinirime dokunuyor — меня́ всё в нём раздража́ет
3) неприя́тности; затрудни́тельное положе́ниеbaşına hâl gelmek — попа́сть в беду́, претерпева́ть затрудне́ния / неприя́тности
zavalının başına ne hâller geldi — чего́ то́лько не перенёс бедня́га
hâli harap olmak — у него́ затрудни́тельное положе́ние
sınıfı geçmezse hâli harap — е́сли он не перейдёт в сле́дующий класс, то пло́хи его́ дела́
4) си́ла, мочьhâli kalmamak — не име́ть бо́льше сил (что-л. сделать); быть невмоготу́; о́чень уста́ть
hâlim yok — а) мне нездоро́вится; б) у меня́ нет сил, я не в состоя́нии (что-л. делать)
bende kalkacak hâl yok — у меня́ нет сил подня́ться ( с места)
sokağa çıkmağa hâlin var mı? — ты в состоя́нии вы́йти на у́лицу?
güç hâl ile — с трудо́м
5) настоя́щее, настоя́щее вре́мяhâl dediğimiz şey yarından sonra mazı olacaktır — то, что мы называ́ем настоя́щим, с за́втрашнего дня ста́нет про́шлым
şimdiki hâlde — а) в настоя́щее вре́мя; б) при сложи́вшихся обстоя́тельствах
••- hâlde- ihtar ettiğim hâlde
- hasta olduğu hâlde- hâlinde- hâlden hâle girmek
- hâl hatır sormak
- hâline köpekler gülüyor
- hâli tavrı yerinde
- hâli vakti yerinde olmak
- hâle yola koymak
- kendi hâline bırakmak
- o hâlde -
15 Befinden
Befinden n <Befindens; o pl> sağlık durum(u);jemanden nach dem Befinden fragen b-ne hal hatır sormak -
16 hal
hal1 <- li>1. subst → durum; Zustand m, Lage f; Auftreten n, Benehmen n, Verhalten n einer Person; Gegenwart f; Kraft f (etwas zu tun); GR Indikativ m; Fall m, Kasus m (z.B. -i hali Akkusativ);hal hatır sormak nach dem Befinden fragen;… bir hal almak in ein … Stadium treten;hal olmak in Verzückung sein, im Trancezustand sein;-e (bir) hal olmak unp jemandem stößt etwas zu (= er stirbt);-i hal(e) yola koymak richtig stellen, in Ordnung bringen;hal(in)den anlamak (oder bilmek) Anteilnahme zeigen;hale bak! Donnerwetter! (positiv und negativ);-in hali duman olmak, -in hali harap olmak übel dran sein;hali olmamak nicht mehr die Kraft haben; sich nicht wohl fühlen;hali tavrı yerinde olmak anständig aussehen, sich anständig benehmen;hali vakti yerinde olmak begütert sein;benim halim ne olacak? was wird aus mir werden?;halim kalmadı ich bin ganz hinüber, fam ich bin geschafft;… halinde in Form (G); im Falle (G), bei (D);atom savaşı halinde im Falle eines Atomkrieges;gruplar halinde gruppenweise;öğüt halinde in Form eines Ratschlages;(kendi) haline bakmamak seine Kräfte überschätzen;… haline gelmek werden (N; zu D); (negativ) ausarten (in A);… haline getirmek auf den Stand (G) bringen, reif machen (für A);… halini almak werden (zu D); ausarten (in A); den Zustand (G) annehmen, erzeugen, sich entwickeln (zu D)hasta olduğu halde … obwohl sie krank ist, …;her halde, her halükârda auf jeden Fall; unter allen Umständen; (höchst) wahrscheinlich; → her (her halde);ihtar ettiğim halde … obwohl ich warnte, …;o halde, şu halde in diesem Fall, demnach, das heißt;yola çıktığı halde … während sie sich auf den Weg machtehal2 <- li> Markthalle fhal3 <- lli> Lösung f -
17 تحاور
Iتَحَاوَرَ1. konuşmakAnlamı: bir konuda karşılıklı söz etmek2. laflamakAnlamı: konuşmak, sohbet etmekIIتَحَاوُر1. konuşmaAnlamı: konuşmak işi2. mükâlemeAnlamı: karşılıklı konuşma3. hoşbeş4. muhavere5. hasbıhâlAnlamı: söyleşi, sohbet -
18 حوار
حِوَار1. konuşmaAnlamı: konuşmak işi2. mükâlemeAnlamı: karşılıklı konuşma3. münazaraAnlamı: tartışma4. hoşbeş5. muhavere6. hasbıhâlAnlamı: söyleşi, sohbet7. tartışmaAnlamı: düşüncelerini karşılıklı savunma8. söyleşiAnlamı: hasbihal, sohbet9. diyalog -
19 محادثة
مُحَادَثَة1. diyecekAnlamı: söylenecek söz2. konuşmaAnlamı: konuşmak işi3. mükâlemeAnlamı: karşılıklı konuşma4. lâkırdıAnlamı: lâf, söz5. münazaraAnlamı: tartışma6. hoşbeş7. muhavere8. gırAnlamı: söz, lâkırdı9. diyalog -
20 محاورة
مُحَاوَرَة1. konuşmaAnlamı: konuşmak işi2. mükâlemeAnlamı: karşılıklı konuşma3. münazaraAnlamı: tartışma4. hoşbeş5. muhavere6. tartışmaAnlamı: düşüncelerini karşılıklı savunma7. diyalog
- 1
- 2
См. также в других словарях:
hatır sormak — hâl hatır sormak Önce karşılıklı hatır sormakla başlayan konuşmaların ardından, tarlaların durumuna geçti. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâl hatır sormak — bir kimseye nasılsınız, ne durumdasınız anlamında nezaket sorusu yöneltmek Karşılıklı oturdular, hâl ve hatır sordular, sonra sustular. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
hatır — is., Ar. ḫāṭir 1) Düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl, yâd 2) Gönül, kalp Sakın hatırını kıracak bir şey söyleme. 3) Birine karşı duyulan saygı, sevgi Hatırınız için bu işi yaptım. 4) Durum, keyif, hâl Hatırını sormak. Birleşik Sözler… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hatırını sormak — hâl hatır sormak Yakın tanıdık beylerden yanına gelenler, hatırını soranlar da oluyordu. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâl — is., li, Ar. ḥāl 1) Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet Herkes hâline göre bir hediye verdi. H. R. Gürpınar 2) Davranış, tutum, tavır Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hoşbeş — is., Far. ḫoş + bāş Hatır sormak amacıyla söylenen ilk sözler Konaktaki hoşbeş merasimi de yerine getirildi. P. Safa Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller hoşbeş etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
merhaba etmek — hâl hatır sormak, görüşüp konuşmak Bir oturun bakalım, bir merhaba edelim! M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
suramak — sual ve tahkik etmek, hatir sormak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aramak — i 1) Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak Dükkânın içinde gözleriyle bir şeyler aradı. S. F. Abasıyanık 2) Araştırmak, yoklamak Ceplerini aramak. 3) Ziyarete, hatır sormaya gitmek Bir kere düştün mü ne arayan olur ne soran! B. Felek 4) Bir şeyin … Çağatay Osmanlı Sözlük